Fransızca Öğrenirken İzlenmesi Gereken Fransız Filmleri

Mutlaka izlenmesi gereken Fransız Filmleri
 

• The Africain Docteur (Afrikalı Doktor)
   
• La Haine (Nefret) / Mathie Kassovitz
   
• Leon: The Professional (Sevginin Gücü)/ Luc Besson
   
• Amelie / Jean-Pierre Jeunet
   
• Dans La Brume (Bir Nefes Ötede) / Daniel Roby
   
• The Intouchables (Can Dostum) / Olivier Nakache ve Eric Toledano
   
• Entre Les Murs (Sınıf) / Laurent Cantet
   

Fransızca öğrenirken mutlaka izlenmesi gereken fransız filmleri listemiz bu şekildedir. Şimdi bu filmlerle ilgili bilgilendirme sağlayalım :) 

1. The Africain Docteur (Afrikalı Doktor)

Kongolu başarılı bir doktor Fransa’nın küçük bir köyünde çalışmaya başlar. Burada ailesiyle birlikte, hiç de misafirperver olmayan yerel halkın kalbini kazanmaya uğraşır ve çok zorlu süreçten geçer ve en sonuçta vazgeçmediği mücadelesi ile kendini kabullendirip onların sevgisini kazanmayı başarır.

Azim, sabır, mücadele ve sonuç olarak anlaşılabilir diliyle eşitlik kavramlarının yer aldığı bu filmi Fransızca ‘yı yeni öğrenenlere ve ben özellikle öğrencilerime ilk tavsiye ettiğim filmdir. Eski bir film evet ama çok şey anlatan bir film. Kaçırmayın derim. Çünkü muhteşem konusu ve diliyle çok akıcı bir film harika bir film..

2. La Haine (Nefret) / Mathie Kassovitz

Yönetmen Kassovitz’in başyapıtı olarak değerlendirilen “La Haine”, yeryüzünde öteki olarak nitelendirilmiş öfkeli, nefretle karşı karşıya kalmış insanların filmidir.

Filmde Fransa’daki banliyöler, kenar mahalleler, sokaklar polislerle sivil halkın çatışmalarını belki biraz da gerçekleri anlatıyor.

Ayrıca filmin siyah beyaz olması da filme değişik bir hava katmıştır. Kassovitz’in filmi, sosyal sınıf farklılıklarına yaptığı göndermeler nedeniyle hem Fransa’da hem de dünyada adından söz ettirmiş bir film gerçekten.

• .  Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülü almıştır.
   
• .  Fransa Cesar Ödülleri kapsamında’da en iyi film ödülü almıştır.
   

3. Leon: The Professional (Sevginin Gücü)/ Luc Besson

Ailesinin ölümünün ardından Leon ile tanışan ve hayatı değişen Mathilda’nın hikayesinin anlatıldığı başyapıt.

Bir çok filmlerde müthiş bir karakter sergileyen Jean Luc, bu filmde de müthiş bir performansla karşımıza geliyor. Sevgi var güç var mücadele var..

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

- “Değerlerini bilmiyorsan onun için mücadele etmenin ne anlamı var?”

- “İntikam iyi bir şey değil, Mathilda. İnan bana. Unutmak daha iyi.”

- “Uyku umurumda değil Leon, ben aşk istiyorum ya da ölüm.”

- “Hayat hep böyle zor mudur, yoksa sadece çocuk olduğunda mı böyle gelir?” (Mathilda)

- “Fırtınadan önceki bu sessizlik dakikalarına bayılıyorum. Bana Beethoven’ı hatırlatıyor.”

Öneri: Fransızca özel ders sayfamızdan konumuza en uygun, fransızca dersleri alabileceğiniz, Online Fransızca Dersleri sayfamızdan kriterlerinize en uygun öğretmen araştırması yapabilirsiniz. 

4.Amelie / Jean-Pierre Jeunet

Montmartre’de geçen film, modern Paris hayatının, idealize edilmiş hali niteliğindedir. Film bünyesinde birçok metafor barındırmaktadır. Bu da hem filmin yönetmenin hem de senaristin başarısıdır.

Oldukça enteresan ebeveynler tarafından büyütülen Amelie, Paris’te bir kafede garson olarak çalışmaktadır. Hayattan hiçbir beklentisi ve arkadaşı bulunmayan bu utangaç kızın hayatı bir anda değişecektir. Evin bir köşesinde yıllar öncesinden kalma bir kutuyu bulan Amelie, bu kutunun sahibini bulmak için bir maceraya atılacaktır. Kendisini çevresindekilere yardıma adayan bu genç kız sonunda aşkı bulabilecek mi, orası muamma.

Filmin Montmartre da geçmesi bana ayrı bir heyecan verir. Çok ayrı bir yeri vardır bende bu semtin. Asla vazgeçemediğim bir semt. Her Paris’e gidişimde mutlaka uğrar bolca vakit geçiririm. Ressamlar sokağı, Sacré Coeur kilisesi ve yine özellikle Montmartre tepesinde yer alan Marcel Aymé nin “Le Passe Muraille" (Duvar geçen)heykeli beni çok etkilemiştir. Bunun öyküsünü ayrıca paylaşacağım sizlere…

-Film beş farklı dalda Oscar’a aday gösterilmiştir.

5. Dans La Brume (Bir Nefes Ötede) / Daniel Roby

Deprem sonrasında ölümcül bir gaz bulutuyla kaplanmış hale gelen Paris’te hayatta kalmaya çalışan ailenin serüvenini anlatan bilim-kurgu gerilim filmidir.

Klasik tarza çekilmiş bir hayatta kalabilmek için anlatılan bir mücadele filmidir. Görsel olarak muhteşem kareler var gerçekten, çok etklileyici diyebilirim.

Bir anne ve babanın çocuklarına zarar gelmemesi için verdiği fedakarca mücadelelere tanık olacağınız, annenin çocuğu için kendi canını hiçe sayan davranışını görüp dramı derinden hissedeceğiniz film.

6.The Intouchables (Can Dostum) / Olivier Nakache ve Eric Toledano

Defalarca izleyebileceğim ve her izleyişimde hem acı hem tatlı dakikaları birlikte yaşadığım, inanılmaz doğal ve fazlasıyla sempatik bir film.

Film, Yamaç paraşütü kazası sonrasında boynundan tüm vücudu felç olan zengin bir iş adamı, aristokrat ve kendisine yardımcı olması adına hapishaneden henüz yeni çıkmış, işe aldığı yardımcısının hikayesini konu alıyor. En sevdiğim yanı, Philippe in yaşadığı büyük kazanın yamaç paraşütünden dolayı olduğu halde aynı yere yardımcısıyla Driss ile gidip üstüne gidercesine uçmayı denemesi. Yatalak olduğu halde böyle bir sahneyi tekrar yaşaması göklere yükselip mutluluktan çılgınca bağırması filmin nasıl bir mücadeleye tanık olduğunu bizlere gösteriyor.

Siyah ve beyaz adamın aralarındaki arkadaşlığı çok fazla sınıfsal sorunlara ve eşitsizliklere değinmeden anlatan Can Dostum, bu açıdan popüler kültüre yönelik bir film olduğunu gösteriyor. Arsene Lupin kahramanı Omar Sy müthiş bir performans sergiliyor gerçekten.

Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:

Benim asıl engelim tekerlekli sandalyeye sahip olmam değil onsuz sahip olmam.

Yaşanmış bir olayı anlatan film, sekiz farklı dalda Cesar ödülüne aday olmuştur.

Sen birini kaybetmenin ne demek olduğunu biliyorsun Çünkü birini kaybetmek için, onu kendinden daha çok sevmen gerekir.

Güneşi göremedim diye ağlarsan yıldızları da göremezsin..

Fransızca öğrenmenin püf noktaları başlıklı makalemiz tam senlik! Hemen inceleyebilirsin :) 
 

7. Entre Les Murs (Sınıf) / Laurent Cantet
 

2008 Cannes film festivalinde Altın Palmiye en iyi film ödülünü almış M.E.B tavsiyeli bir film olması nedeniye özellikle tavsiye etmek istedim.

Farklı dini inanca sahip, farklı kültürlerden öğrencilerin olduğu bir kenar mahalle okulunda Fransızca öğretmeni François Marin’in yaşadıklarından yola çıkan sinema filmi, öğrenci ve öğretmen psikolojisi hakkında harika önermeleri ve mücadeleyi gözler önüne seriyor.

Fransız eğitim sistemini eleştiren film bir öğrencinin bütün yıl boyunca hiçbir şey öğrenmediğini söylediği bir sahne ile kapanır.

Filmin en dikkat çeken yanlarından birisi de sinema tarihinde kabul gören rol alan başarılı öğretmen anlatısının yok olmasıdır. Eğitici filmler başlıklı makalemimizden her öğrenci - öğretmenin mutlaka izlemesi gereken filmleri incelemenizi tavsiye ederiz.