"Yurt dışına çıkmadan olmuyor yabancı dil," "Ancak yurt dışına çıkarsam halledebilirim bu İngilizce işini herhalde," "İngilizcesi çok iyi, ama yurt dışına gitmiş; belli," gibi cümlelerden en azından birini ya da türevlerini hepimiz eğitim ya da iş hayatımızın bir döneminde muhakkak duymuşuzdur. Peki bu cümleler içinde gerçeklik barındırıyor mu?
İngilizce konuşulan bir ülkede bulunmak, önerme gereği elbette sizi de İngilizce konuşmaya mecbur kılacak, pratik yaparak gelişme kaydetmenizi sağlayacaktır. Ama dikkat ederseniz işin esprisi bundan öteye geçmiyor: mecbur kalıyor, böylelikle de öğreniyorsunuz. Fakat siz kendinizi bunun yabancı bir dili adamakıllı, ileri seviyede öğrenmeye mecbur bırakmak için binlerce dolar harcamaktan başka bir yolu olmadığına kendinizi gerçekten ikna edebiliyor musunuz? Genelin yargısının burada sizi yanıltmasına izin vermeyin. Çağımız internet çağı ve internetten artık sadece akademik metinlere, günlük dilden uzak üsluba sahip yazınlara değil, California'da yaşayan bir Afrikan-Amerikan çiftin market alışverişinden köpeklerini götürdüğü veterinere kadar günlük hayatlarına dair her bağlamı, ve dolayısıyla bu bağlamlarda kullandıkları dili kayıt altına aldıkları videolara erişilebiliyor. İngilizce global bir dil, ve artık okyanusların ötesindeki dünyalar bize günlük ortalama 3+ saat harcadığımız elektronik araçlarımızda, deyimin tam manasıyla bir tık uzakta.
Bu bilgiler yeni değil fakat kalıplaşmış yargılarımızla karşı karşı getirilmeleri açısından anlamlılar. Zira bazen bu tip düşünceleri kalıplarından çıkarmak çoğumuzun aklına bile gelmiyor.
Yabancı dil öğrenimi bir ders ya da ezberlenecek bir formül olarak görülmemeli. Sonuçta her insan ünlü dilbilimci ve düşünür Noam Chomsky'nin deyişiyle zihninde bir "evrensel dilbilgisi" ("universal grammar") iskeletiyle doğuyor. Dil, insan doğasının en temel yapı taşlarından biri, ve edinim süreci de insan doğasına uygun bir şekilde ilerlediği sürece verimli geçiyor.
Bu sebeple ikinci bir dil öğreniminin anadilin edinimi sürecine benzerliği oranında başarılı olması akla yatkın. Sonuçta her birimizin, öğrenmeyi hedeflediğimiz dili, bulunduğumuz ülkeden ayrılmadan, çağın getirdiği tüm kolaylıklardan yararlanarak ve bu dilin kullanıldığı etkileşimlere dahil olarak ileri düzeyde öğrenmesi gayet mümkün.
İşte bu sebeplerden, öğrenme sürecinin bir sorumluluk olmaktansa gerçekte olduğu şeye, yani doğal bir reflekse dönüşmesini sağlayacak bir strateji izlendiği sürece, birebir ve pratik odaklı derslerin "olağanüstü" sonuçlar doğurması işten bile değil!
Görüşlerinizi Bizimle Paylaşın (0)